Takkeli Dağ ve Gevele Dağı

Takkeli Dağ ve Gevele Dağı

Takkeli Dağ ve Gevele Dağı

          Konyalı dağcıların başka bir yere gitme şansları olmadığı zaman, ilk akıllarına gelen iki dağdır Takkeli ve Gevele. Şehrin hemen batısında, ulaşım imkanları kolay olan bu iki dağımız tarihte önemli roller oynamışlardır.

          Şehre yaklaşık 14 km uzaklıkta olan Gevele Dağı'na, Sille'deki Aya Elena Kilisesinin önünden batıya doğru uzanan ve Sille Barajı'na ulaşan vadiden gidilebilir. Vadinin ortasından sola dönen küçük bir vadi iyi bir rotadır. Bu vadinin sonunda Kapadokya'yı andıran kayalıklar vardır.

          Gevele Dağı'nın etekeleri, şimdi artık bakımsız kalmış üzüm bağları ve cehri tarlaları ile doludur. Cehrilikler viran olsada tarlaların yeri hala bellidir. Geçmiş zamanda cehri öyle önemli bir bitkiymişki Gevele'nin eteklerinde cehri tarlası olmayana kız vermezlermiş. Cehri Sille'de halıcılığın yaygın olduğu yıllarda kök boyası çıkarılan bir bitki. 

          Zirveye çıkarken dağcılar ilk mola yeri Paşa Çeşmesi'dir. Paşa Çeşmesi ülüğünden incecik bir su akan, bağların arasında bir çeşmedir. Çeşmenin önündeki bağda ise rumlardan kaldığını tahmin ettiğim bir havuz ve bir çeşme daha vardır.

          Tarihçiler yanlızca Takkeli Dağda'ki kaleden söz ederler ama Matrakçı Nasuh'un gravürlerinde hem Takkeli'de hem Gevele'de kale görüntüleri vardır. Gevelenin zirvesi yıkıntılarla dolu. Tarihçi İ. Hakkı Konyalı'nın belirttiğine göre Selçuklular ve Karamanoğulları döneminde bağlar ve ormmanlarla kaplıymış.

          Halkın cahilce davranmasından dolayı çırılçıplak kalmış dağlar. Bunun doğru olduğuna inanıyorum ben. Eski Konya fotoğraflarında Kapu Camii önünde çekilmiş bir fotoğraf var. Eşeklerine odun yüklemiş köylüler bu odunları satmak için bekleşmektedirler.

          Takkeli Dağa çıkan en kolay rota dağın kuzeybatısındaki dirsektir. Takkelide su kaynağı olmadığı için zirve yapacaklar tedarikli gitmek zorundalar. Bir su kaynağı var ama kükürtlü ve pis olduğu için içilecek durumda değil. Çevre halkı bu suyun uyuza ve başka deri hastalıklarına iyi geldiğine inanıyor.

          Dağın Kuzeyinde Frikyalılar'dan kalma Sibel Mabedi var. Kayalara oyulmuş olan mabedin ön tarafı zamanla çökmüş. Üzeri beşik örtüsü şeklinde olan mabedin sağ girişinde kandillikler var. Dağda su sorununu çözmek için sarnıçları kullanmışlar.

          Selçuklular ve Karamanoğulları zamanında çok önem azanmış Takkeli Dağ'daki kale. Sultanlar savaş dönemlerinde şehri savunmada zorluk çektikleri an bu kaleye sığınmışlar. Birçok emirde bu kalenin zindanlarında boğdurulmuş. 1467'de Konya'yı Karamanoğullarından alan Fatih, başına bela olan bu kaleyi büyük toplarla yerle bir ettirmiş.

          Göçmen mübadelesine kadar Gevele'nin çevresindeki bağlar, bahçeler çok değerliymiş. Sulutas il Tatköy arasında bir bölge hala Güllük adıyla anılıyor. Çünkü rumlar cehri ve üzüm yetiştirmenin dışında gül yağcılığı ticaretine de çok önem veriyorlarmış. 1960'lı yıllara kadar, Sillelilerin gereği dedikleri bağbozumu haftaları kutlanıyordu.

          Gevele'ye çıkanlara bir önerim mutlaka Sulutas Köyü'ne uğrayarak köye adını veren pınarı görmeleridir. Köyün ortasındaki kaynaktan ne kadar su çekilirse çekilsin suyun düzeyinin değişmediği söyleniyor. Geçmişte çerçicilik yaparak geçinen, geçim derdi yüzünden köylerini terk etmek zorunda kalan Sulutaslılar yavaş yavaş köylerine geri dönüyor, bağlarını, bahçelerini mamur hale getirmeye çalışıyorlar. 

          Boş bir zamanınızda Takkeli'ye yada Gevele'ye bir zirve yapmayı deneyin. İnanın çok keyif alacaksınız.